23 Oca 2013

Anna Karenina (2012)

 Anna Karenina gibi bir eserin daha nice uyarlamaları yapılacaktır ancak Joe Wright’ın son yönetmenlik adımı, fazlaca Anna Karenina uyarlaması tecrübe etmiş sayılmasam da, izlediğim en cesur ve yaratıcı olanı. Cesur, çünkü Tolstoy’un romanının temelinde yatan karakter gelişimini, öyküyü zaten onlarca defa deneyimlemiş seyirciye yeniden tüm adımlarıyla yansıtmaya gerek duymuyormuşçasına minimal düzeyde tutmaya kalkışıyor ve karakter dinamiklerini zaten bildiğimizi farz ederek, daha çok kendi yaklaşımıyla ilgileniyor. Uyarlama, yönetmenin öyküye özgün bir bakış katmasıyla değer kazanır; Wright’ın, karakterlerini tanrısal bakış açısından anlatan romancı gibi hayli ilginç ve cesur bir self-reflective tiyatro sahnesi benzetmesini tüm filme yayması ve karakterlerini yaşadıkları değişimlerle birlikte tasarım değiştiren sahneler arasında hareket ettirmesi, çoğu uyarlamanın baş etmekte güçlük çektiği acı verici sekans geçişlerini keyifle cebe attığı gibi filme de yakalanması güç bir ritm kazandırıyor. Tempo karakter gelişimi ile kolay kolay iyi geçinemez, ancak Anna ile Kitty ve Dolly arasındaki kontrast ve aynı zamanda Tolstoy’un uzundan hissesi olan Anna’nın ilişkileri ile Kitty-Konstantin ilişkisi arasındaki kontrast, minimal sahne sayısıyla tıpkı Tolstoy’un yaptığı gibi, ağırbaşlılıkla aktarılıyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’sında geçen The Reader’ın İngilizce dil tercihi filmin anlatısını ister istemez yaralıyordu; Anna Karenina’nın self-reflective anlatımı, gerçeküstü  –modernin aklındaki gerçek klasik dönem imajı- oyuncu jestleri ile sahne sahne –Oblonsky’nin ‘Rusya’nın ruhu’ olan  evrak işleriyle çevrili bürosu gibi- müzik desteğiyle birlikte mizahi bir yön de taşıyan stili ile, Rusya’nın İngilizce ile örülü oluşunun da rahatsızlık vermesi önleniyor. Yönetmenin şaşılası gücü.

Yönetmenin kattığı en hakiki seslerden biri ise ele alınan öykünün dönüm noktalarını oluşturan dinamiklerde, aşkın ve tren öncelemesinin yansıtılışlarında kendini gösteriyor; filmin mekânda sınır tanımazlığı Anna’nın endişelerinin gölgesinden korkutucu bir trenin geçmesine zemin sağlarken, tren sesinin kullanımı da dönüm noktalarını zihne kazıyor.

Joe Wright ve senaryo yazarı Tom Stoppard, Anna Karenina’nın Tolstoy’dan sonra rastladığı en özgün anlatıcılar olabilir.

Joe Wright, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder