28 Eyl 2013

Spring Breakers

Sahnelerden öte, sahnelerin görevini üstlenen imge halkalarının ayrı ayrı ufak gruplar oluşturarak birleşmesi ile bütünleşiyor Spring Breakers. Her bir halka çoğunlukla gençlik sıkıntısı, uyuşturucu, cinsellik ve şiddetten bir veya birkaç parça taşırken öyküyü bir adım öteye götürecek elementi, ve bir plan da foreshadowing ögesi taşıyor.

Adı ve tutumuyla gruptaki diğer gençlerden ayrı bir konuma sahip ve merkez karakter olmaya bir adım daha yakın Faith'in film ortasında geri adım atarak macerayı terk etmesi, filmin başından beri yükselen, gerçekliğin bunaltıcılığından dolayı uyuşturucuya ve şiddete yönelmiş ergenlerin cezalandırılması beklentisini doruğa çıkarıyor. Ancak ceza, genç kızlara değil, sömüren (kazanan) ve sömürülenlerin oluşturduğu düzende kızlara eğilimlerine yönelten sömürenler oluyor. Genç kızlar 'gerçek' hayatlarına, istedikleri her şeyi elde ederek ve üstüne üstlük son raddede bu arzularına dolaylı olarak neden olan erkekleri alt ederek dönüyorlar. Yara alarak acı çeken kızlar maceradan ayrılırken, geride kalanlar kasıtlıca duygusuz yansıtılmış erk-güdümlü-robotlar olarak, perde karşısına oturmuş onların cezalandırılmasını bekleyen bakışları kendi kahramanvâri aksiyonlarıyla ters köşeye yatırıyorlar.

Seçimler, imgelerden taşan ataerkillik eleştirilerine rağmen, filmi muhafazakar bir tutum sahibi olmaktan uzaklaştırıyor. Film genç kızları kabahatli ancak mazeretli, eğlenen mağdurlar olarak ele alırken penis yerinegeçeni silah, penis yerinegeçeni içki şişesi, penis yerinegeçeni içki borusu, penis (iktidar) sembolü para... görsellerini sık sık gözümüze sokuyor ve suçlu olarak erkliği işaret ediyor. Yine de, az da olsa üstü kapalı anlatımın ufak bir itirafı olarak, Harmony Korine filmi çocuklarına izletmeyeceğini söylüyor.

13 Eyl 2013

Post Tenebras Lux

Felsefi, duyarlı-sanatsal, talepkâr ve bir şekilde sosyolojiye pay çıkarıcı. Carlos Reygadas'ın anlatı yapısı ve sinematografi seçimleriyle fazlasıyla cesaret gösteren eseri Post Tenebras Lux, bilinirden gidelim, post-Tree-of-Life'vâri bir yaklaşımla sinemayı sözde anlatı sınırlamalarının ötesine taşıyor. Aile bireylerinin ve onlara temas eden karakterlerin bakış açılarını sınırsızca ele alıp, zaman ile usun kesişimini sınırlarından bükmeyi görsel olarak başarmasıyla henüz orta dönüm noktasına adım atmadan özgünleşen film, ağırbaşlı doruk noktasına rağmen karakterlerine 'bahşettiği' yıkım ile sadık seyircilerini bir nevi ödüllendiriyor. Yönetmenin fikirleri cesur dokunuşlarla iletilirken, yıkımların sebebi, dokunuşların ardından üzerine hiçbir diyalog ve açıklamaya ihtiyaç duymayan sessiz sahnelerden sızıyor.

Carlos Reygadas, 2012

Ancak fikirleri ve söylenenleri belirlemek, net çözümleri sunulmamış bir bulmacanın çözümünden tatmin edinme ihtiyacındakiler için; Reygadas'ın muhtemelen fazlasıyla kişisel deneyimlerinden de rüzgarlar içeren parçaların birleşimi, söylemlerin ötesinde bir hisle birlikte geliyor. Ruhani bir yaklaşım, bazen rehberlik sağlayabilir: 'Anlamak zorunda değilsin; hislerin seni karanlıktan aydınlığa taşıyacak.' Film izleyicisinin zihnine ikinci sahnesi dışında hiçbir zaman aydınlık yansıtmamış olsa da.

11 Eyl 2013

Jagten

Bazı filmler ders gibidir.

Jagten karakteriyle fazlasıyla özdeşleşmemizi göz göre göre sağlarken, öfke dolu çaresizlik hissinden uzaklaşmamıza neden olacak tek bir kılçık barındırmaksızın beynimizi sıkı sıkı boğuyor ve bir daha da serbest bırakmıyor: Çırpınışa benzer ufak agresifliklerle katarsis kırıntıları edinirken, rahatlamaya kavuşulan bir çözüme asla varamıyoruz. Nefes aldıran çözüm, aynı zamanda hayat boyu izinden kurtulunamayacak bir tekinsizliğin de sinsi temsilcisi.

Thomas Vinterberg, 2012

 Filmin isim babası olan benzetmesi, filmin mevzubahis edilebilecek tek eksikliğini de açığa çıkarıyor: Zamandan ve mekândan bağımsızlaşmış bir ava girişen ve en ufak bir kurban adayını dahi kaçırmayacak kadar keskin gözlü toplumun, av ihtiyacının nedeni.

4 Eyl 2013

Disconnect (2012)

Bağlantısız karakter gruplarını internetin getirdiği ufak elementlerin tuzağına düşürmeye koyulduğunda bizim diyarımıza özgü tuhaf bir dış dünya paranoyasına kapıldığı endişesi yaşatan Disconnect, adına rağmen, önermesini bağ koparmaktan öte yakın olunan kişilerle kurulmuş bağları onarmanın üzerine oturtarak, kendi kendine kurmak üzere olduğu tuzaktan sıyrılıyor. Kamu spotu kıvamına varmaya ramak kalacak derecede fazlaca dallanan öykü yapısına rağmen bütünlüğünü önermesinin birleştirici öğütleriyle büyük ölçüde korusa da, bazı kılçıklarından arınamıyor film: 'Ahlâken' aykırı bir evde kurban olarak konumlandırdığı Kyle'ı son perdede gazeteci karaktere karşıt ve karşıtlığıyla haklı konumlandırır ve gazeteciye karşı aldığı tavrın arkasını yeteri kadar kurcalayamazken, diğer grupların da tonunu gri seçmesine rağmen bu hedef göstermeyen tutumunun ardında griliğin arka plânını verecek derinlikleri sağlayamıyor. Oğluna ilgisiz babanın griliğinin karanlık taraflarına yeteri kadar hakim olamazken, eşini kaybetmiş polisin profesyonel yaşamındaki özdeşleşilmesi kolay karakterine rağmen ev hayatında oğluna yönelttiği öfkesinin dayanağını inandırıcı bulmakta güçlük çekiyor, çocuğunu kaybetmiş bir adamın eşine karşı duyduğu ilgisizliğin kredi kartı bilgilerinin çalınması yoluyla dolandırılmaya yol açacağı neden sonuç ilişkisinin bir hakikat kalıbına oturtulmasınıysa ister istemez gülünç buluyorum.

Boşluklara yer kalmayacaksa, tek ve yeterli bir öyküyü, kendine güvenerek işe koyulmuş bir sünger formunda anlatmak daha etkili olabilir. (Mesele de zaten kamu üzerinde etki yaratmakmış gibi görünüyor.)