27 Ara 2013

The Act of Killing

"Öldürdükten sonra kapatmadığım o gözler tarafından sürekli takip ediliyorum."

Bu blogda spoiler uyarılarında bulunmuyor, izleme deneyimiyle değil izleme sonrası deneyimiyle ilgileniyorum; ancak Act of Killing için istisnai bir şekilde bundan sonraki paragraf için spoiler uyarısı yapmam gerekiyor, çünkü gerçekliğin damarlarında dolaşan Act of Killing'in esas yumruğu son perdesinde gizli ve benim yüzümden bu yumruktan mahrum kalmanızı istemem.

The Act of Killing kuvvetini ne konusundan ne de yönetmenin kurgu ile ifade etme başarısından alıyor; etki, bin kişiden fazla insanı öldürdüğü söylenen Anwar Congo'nun simülasyon yoluyla kendisi ile yüzleşerek yaşadığı dönüşüm ile oluşuyor. Renkli gömleği ve neşeli gülüşleriyle, kurbanlarını nasıl öldürdüğünü kıyım avlusunda kameralara yeniden canlandıran Anwar, kurmaca için kendisinin de işkence sandalyesine oturtulmasının ve tüm diğer canlandırma süreçlerinin ardından yine aynı avluya, bu kez geçmişte de olduğu gibi daha koyu renkli ve resmî kıyafetlerle geliyor ve bu kez neşeyle bir canlandırma daha yapmak yerine, histerik kusma böğürtüleri yaşıyor. Çatışmayı canlandırmak üzere kullanılan çocukların çekim sonlanmasına rağmen ağlamayı durduramayışlarının gerçeği kurmaca ile bir kılmasına paralel bir şekilde, Anwar da kendi kurmaca işkencesini torunlarıyla birlikte izleyişinin ardından artık geçmişte bıraktığı ölü ve açık gözler tarafından daha sıkı kovalanıyor.

Joshua Oppenheimer, 2012

Zamanında komünistler tarafından yasaklanmaya çalışılan Hollywood filmleri Anwar'ın ilhamı; sinemadan mutlu bir şekilde çıktıktan sonra gerçekleştirdiği infazlar onun için güzel anılar, öldürme biçimleriyle zaten başlı başına bu filmlere birer saygı duruşu. Nasıl ki gangsterlerin (free men) seçmene rüşvet verip seçilerek haraç toplama yetkisine kavuştuğu sistem bir demokrasi, bu filmler de özgür adamlar için mutluluk ve yol haritası sağlayan birer kutsal kitap. Ne de olsa esas dinleri, üst üste altı kişinin menisini yutmuş bir kadından zevkle bahsettikten hemen sonra yapılan toplu dua ile icra edilen bir araç.

Müslümanların komünist infazını konu alan bir film, tarihi elbette arka plâna "halal" damgalı McDonalds'ı alarak bildirir. Yönetmenin koyulması zor mesafesi, karakterlerini karalamaya girişmek yerine onların düşüncelerini ön plâna çıkarmaya çalışırken kendisini minimal kurgu hamleleriyle ifade etmesi The Act of Killing'i yukarılara tırmandıran. İnsanlığın ortaya koyduğu vahşetleri, buna sebep veya aracı olanların iç dünyasına girmeye çalışarak anlatmak; iyi niyet pelerini takıp manipülasyona girişme gafletine düşmeden nasıl aktif rol alınabileceğini göstererek anlatmak.

The Act of Killing, sinema için yılın en önemli eseri olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder